Adam, Harem-i Şerif’in kapısında hep aynı duayı okuyordu:
– Ey doğrulara yardım eden, haramdan kaçınanları koruyan!..
Ona ‘Sen başka dua bilmez misin?’ dediler. O şöyle açıklama yaptı bu duayı tekrar etme
sebebi olarak:
– Ben Beyt-i Şerif’i tavaf ederken ayağıma takılan şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde
bin altın bulunan bir kese. Şeytanımla imanım mücadeleye tutuştular. ‘Bin altın çok para,
senin bütün ihtiyaçlarını karşılar.’ dedi şeytanım.
İmanım ise, ‘Bu haramdır, boşuna saklama, sahibini bul, teslim et.’ dedi. Ben böyle
mücadele içinde iken birinin sesi duyuldu.
– Burada içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise versin, ona otuz
altın müjde vereyim.
Bin haramdan, otuz helal hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim. O da bana otuz
altın verdi. Bunu alıp bakırcılar çarşısında gezerken bir Arap kölenin bu paraya satıldığını
görünce hemen satın aldım. Bir müddet sonra bu kölenin yanına bir kısım Araplar gelip
gizlice konuşmaya başladırlar. Köleden ne konuştuklarını sordum. Saklamayıp aynen anlattı:
– Ben Mağrip sultanının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti, beni
de esir alıp buralarda sattılar. Babam bunları göndermiş, elli bin altın da vermiş ki, beni satın
alıp götürsünler. Sen bana çok iyilik ettin, kendi evladın gibi baktın. Bundan dolayı memnun
oldum. Bunlar beni satın alacaklar sakın az altına razı olma, elli bin altına sat beni.
Dediği gibi oldu. Elli bin altına sattım köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kısım mallar
alıp Bağdat’a gittim. Orada açtığım dükkanda mallarımı satıyordum. Bir tanıdığım gelip,
‘Meşhur tüccar dostum vefat etti, ay gibi güzel kızcağızı yetim kaldı gel bunu sana alalım.’
dedi. Ben de kabul ettim. Çeyiz olarak birtakım tabakların üzerinde içi altın dolu keseler
vardı. Hepsinin üzerinde de biner altın yazılı iken birinin üzerinde dokuz yüz yetmiş altın
yazılıydı. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız dedi ki:
– Babam bu keseyi Harem-i Şerif’te kaybetmiş, bulan bir helalzade keseyi verince otuz
altını ona müjde vermiş, geride kalan altındır içindeki.
Bunun üzerine ben Allah’a hamd ve şükürde bulundum, bunlar hep doğruluğun, iyiliğin
bereketi, diyerek olayı kızcağıza anlattım. Mutluluğumuz daha da perçinlenmiş oldu!…
Leave A Comment