Doğruluğu Öğretmenimden ÖğrendimDOĞRULUĞU ÖĞRETMENİMDEN ÖĞRENDİM
Yakın zamanda oğlumuzu ziyaret için Amerika’nın Boston kentine gitmiştik. Orada Amerikalı bir ailenin evinde kaldık. Mira ve Richard son derece akıllı, güngörmüş ve mütevazı insanlardı. Mira halkla ilişkiler alanında yöneticilik yapmış bir psikolog; Richard ise kimya mühendisliğinden emekli olmuştu. Sürekli seyahat eden çift evlerinde bulundukları zaman da iki odalarını kiraya vererek hayatlarını renklendiriyorlardı. Bizim için de yabancı bir ailenin evinde kalarak onların kültürlerine tanıklık etmek ilginç olacaktı. Kısa sürede kaynaştık. Doğal davranışlarından onların da bizi sevdiklerini sanıyorum. Mira’nın oğluma benimle ilgili güzel şeyler söylediği bir sırada oğlum sıradışı hayatımı ona anlatmaya başladı. Yüzündeki ifadeden Mira’nın çok şaşırdığını anlayabiliyordum.
Az sonra sofradaydık. Mira bana dönerek “Çok merak ettim. Anlatın bana lütfen, şimdi neler yapıyorsunuz?” deyince içimdeki merağı açığa vurdum. Merakım şundan kaynaklanıyordu: Kendi toplumumuzda “Yalana 1 Kala” projesini anlattığım her yerde ilgiyle karşılanmıştım. Ama bu projeyi şimdiye kadar hiçbir yabancı ile görüşme şansım olmamıştı. Doğrusu onların bakış açısı ile bu proje nasıl algılanırdı, merak ediyordum. İşte şimdi iki tecrübeli insan vardı karşımda, bu fırsatı değerlendirmeliydim. Onlara projemden bahsettim. Mira’nın mimikleri görülmeye değerdi. İlgi ile dinledi. Sözlerimi bitirince şunları söyledi.” Yaptığınız şey çok önemli. Buna herkesin ihtiyacı var. Ben de bu konuyu hayatımda çok önemsedim. Bir tane kızım var. Ona büyüme çağında şöyle dedim: Bak yavrum, ne yaparsan yap hiç dert değil ama bana asla yalan söyleme. Yalan söylemezsen sorun her ne ise biz onu hallederiz. Ama yalan söylersen o hatanın içinde boğuluruz.” Bu sözler karşısında ona doğruluğu anne ve babasından mı öğrendiğini sordum. “Hayır” dedi. “Ben parçalanmış bir ailenin çocuğuydum. Onlardan hiçbir şey öğrenemedim. Fakat ilkokul öğretmenim, her gün hiç aksatmadan tahtaya “doğruluk” yazardı ve şöyle derdi: ‘Bu kelimeye iyi bakın. Size on beş dakika veriyorum. İyice bakın sonra isterseniz doğrulukla ilgili resim yapın, isterseniz yazı yazın, isterseniz sadece düşünün. Ben bunları hiç unutmadım. Hayatımda doğruluğu hep ön planda tuttum. Öğretmenime bana bunları kazandırdığı için şükran borçluyum. İnsanların yalan söylemesinden son derece rahatsızım ama maalesef pek çok insan rahatlıkla yalan söyleyebiliyor.”
Mira, eğitim hayatında doğruluğun önemini gösteren bir örnek daha verdi. “Doğruluk çok önemsenir bizde ve bu yüzden Amerika’da pek çok üniversite sloganlarında doğruluğu kullanır.
Konu onların Türkiye ziyaretine gelince adeta içim titredi. Acaba bizim insanlarımızla kötü bir hatıraları var mıydı? Mira, Alanya’da başlarından geçen bir olayı anlatınca bir nebze olsun rahatladım. “Bir gün çevreyi gezmeye çıkmıştık. Vaktin nasıl geçtiğini fark edemedik. Hava kararmak üzereydi ve biz yolumuzu kaybetmiştik. Çaresizce ıssız yolda dönüp duruyorduk. Derken bir köylü kadın geldi. Ona kaldığımız oteli anlatmaya çalışıyordum. Kapısındaki yunus balığı heykellerini anlatmaya çalışarak, oteli hatırlatmak için uğraşıyordum. Ama anlamıyordu. Bu arada birkaç araba duracak gibi oldu. Köylü kadın beni tuttu ve beden diliyle binmemizi istemediğini anlattı. Elleriyle çok paranızı alırlar diye işaret etti. Korkmuştuk ama her nedense kadına da güvenmiştik. Neticede kadının bir tahmini vardı. Önümüze düştü. Hava iyice kararmıştı ki oteli karşımızda gördük. Demek ki anlattığımı anlamıştı. Oteli görünce nasıl olduğunu hala bilmiyorum ama aynı anda köylü kadınla ağlayarak birbirimize sarıldık. Richard; ‘Size ne oldu öyle?’ deyince ‘Sanırım bu kadınsı bir içgüdüydü. Sen bunu anlayamazsın.’ demiştim.

Bu arada bizi ilgiyle dinleyen Richard söze karıştı ve unutamayacağımız şu sözleri söyledi. “Yalan söyleme nedenlerinden biri de kendimizi olduğumuzdan farklı gösterip ilgi çekmektir. Oysa böyle yaptığımızda karşımızdaki bizi değil, başka birini seviyor. Çünkü biz anlattığımız kişi değiliz. Yalanın böyle de bir tehlikesi var. Bunu iyi düşünmeliyiz.”
Mira, yalan konusundaki duyarlılığını akşam evlerine gelen konuklarına bu konuyu açarak bir kez daha gösterdi. Oğlum bana su getirmek için mutfağa gittiğinde Mira oğlumu çağırarak onu konuklarına tanıştırıyor ve her ikisi de doktor olan karı kocaya projemi anlatıyor. Bu konu etrafında uzun söyleşilerde bulunuyorlar. Konuklar, oğluma yalan hakkında okumam için bir kitap ismi öneriyorlar ve tebriklerini iletiyorlar.
Mira ve eşi ile yalan konusunda yaptığımız bu söyleşi gerçekten bizim açımızdan oldukça öğretici oldu. Özellikle her zaman savunduğum bir görüşümün dünyanın öbür ucunda aynen işlerlik kazanması son derece anlamlıydı. Düşüncemin temelinde şu vardı: Bir çocuk anne ve babasından değerleri öğrenmemişse, böyle bir şansa sahip olmamışsa, bunları öğreneceği ikinci adres kesinlikle öğretmeni olmalıdır. Mira bunu çok güzel kanıtladı.
Dr. Esra GÜLMEZ